10 Mart 2012 Cumartesi

2. Gün : Roma

(08:20)
Dün akşam yorulduğum için erken yattım,kendimi gezmeye programlamış olmalıyım tam sekiz saat sonra uyandım.Hava yağmurlu umarım bütün gün böyle geçmez.Aslında moralim bozulmadı değil.Neyse kahvaltıdan sonra şemsiyemi alır çıkarım.Otelde oturmaya gelmedim sonuçta , Roma sokakları beni bekler.

(12:45)
Kahvaltıda güzelce karnımı doyurduktan sonra Kolezyum (Colosseum) ve Vatikan (Citta Del Vaticano) arasında kararsız kalarak dışarı çıktım.Marketten pil alırken Vatikan'a gitmeyi düşünüyordum,marketten çıkınca yağmurun azalmasını fırsat bilip Kolezyum'a gitmeye karar verdim.Yalnız ve programsız olmanın en güzel yanı  işte budur.Her an her dakkika karar değiştirebilirsiniz.

Roma'da iki tane metro hattı var,iki hat sadece Termini'de kesişiyor.Ben Kolezyum'a gitmeyen hat üzerinde olduğum için Barberini'den metroya bindim Termini'de hat değiştirip iki durak sonra Kolezyum'da indim.
Metronun çıkış kapısında Kolezyum tüm güzelliğiyle karşımda duruyordu.Fakat o da ne?Yağmur yağıyor,olamaz!Hem Roma'nın simgesi Kolezyum karşımda capcanlı durduğu için duygulandım,hem de rahatça gezip fotoğraf çekemeyeceğim,günümün kötü geçeceğini düşündüğüm için bir hayli üzüldüm.Gözlerim doldu,boğazım düğümlendi.Metro çıkışında herkese şemsiye satmaya çalışan uzak doğulu amcaları aşıp, ısrar etmeyin artık dercesine şemsiyemi açtım.Aman canım bu havanın da kendine has bir güzelliği var üzülmenin anlamı yok diye kendimi teselli etmeye başlamak üzereydim Roma benim üzülmeme dayanamadı ,güneş açtı.Sevincimden ne yapacağımı şaşırmış durumda hoplaya zıplaya caddenin karşına geçtim.
Dünkü azgın kalabalık Kolezyum'a da gelmiş,kapıda uzun bir kuyruk var.İçeri girme teşebbüsünde bulunmadım,sol tarafından dolanıp kalabalıktan uzaklaşmak istedim sadece.Bu sırada bir sürü açıdan bilmem kaç tane fotoğraf çektim.
Popülerlik alerjim depreşti.Dünyanın en ünlü yeri bile olsa -Kolezyum'dayım daha ne kadar ünlü olacak!- maalesef  benim için özelliğini yitiriyor,sıradanlaşıyor.Defalarca hakkında belgesel izlediğim,fotoğraflarına baktığım yeri canlı görmek beni çok etkiledi ama o kadar işte,diğer insanlarla paylaşmak Kolezyum'u bile sıradanlaştırmaya yetti.Tıpkı dün Aşk Çeşmesi ve İspanyol Merdivenleri'nde olduğu gibi.Ne yapayım ben böyleyim,huyum kurusun.
Kolezyum'un çevresi arı kovanı gibiydi,Arco di Costantino'ya doğru yürüdüm,yine kalabalık.Anlaşıldı bu azgın kalabalıktan kurtuluş yok teslim olacağım derken karşı tarafta caddenin biraz üstünde ağaçlı bir yol imdadıma yetişti.Hiç kimse yok,turist yok. Hemen atladım tabi.Ağaçların arasında Kolezyum'a karşıdan bakan arnavut kaldırımından yürüdüm.Burası bana ait ,koskoca sokakta tek başıma yürüyorum,süper bir duygu.Kimse neden buraya gelmez anlam veremedim.




Bu bölgede S.Gregorio,Santi Giovanni e Paolo ve Arco di Dolabella'yı gördüm.

















İlerledim,yolun sonunda bir meydana çıktım.Meydandaki marketten salata aldım,zeytin ağacının altına oturdum üç tane sibirya kurdunun oyunlarını izleyerek öğle yemeğimi yedim.
Sonra tekrar turistlerin olmadığı ara sokaklara daldım.Zaten beni buraya getiren tarihi turistik mekanlardan çok,şehrin sokaklarına,insanlarına,yaşam tarzlarına ve elbette yemek kültürüne olan merakımdı,özüme dönmüş oldum.Her binanın ,her sokağın ,gördüğüm her insanın ayrıntılarıı izledim,inceledim.Sıra ünlü italyan kahvelerinin tadına bakmaya gelmişti.Kolezyum'a çıkan sokaklardan birinde bir kafeye oturdum,latte macchiato içiyorum.Latte italyancada süt anlamına geliyor bu yüzden sadece latte derseniz önünüze bir fincan süt koyabilirler.Sipariş verirken latte macchiato,cafe latte vb. tamamlamak gerekiyor. Kahvemi içerken bir yandan defterime şu ana kadar olanı biteni anlatıyorum.Günün ortasındayım.Bu saate kadar çok güzel geçti,acayip mutlu oldum,içim huzur doldu.Günün kalan kısmının da bu şekilde geçmesini diliyorum.



(23.15)

Kahvemi içtikten sonra tekrar Kolezyum'a yöneldim,sabah gittiğim yönün tersine Piazza Venezia'ya doğru gittim.Bu taraf çok güzelmiş keşke önce buradan başlasaymışım.Kolezyum ile Piazza Venezia arasındaki cadde boyunca Forum başta olmak üzere tüm tarihi yerleri gezdim,gördüm.Piazza Venezia'daki Vittorio Emanuele II Anıtı'na çıktım.

Turist sayısı fazlaydı yine ama kesinlikle diğer yerler gibi değildi.İçeri girmek ücretsiz.Üst kattaki teraslara çıkıp Roma'ya tepeden bakmak mümkün.Binanın en tepesine çıkmak için asansör yapmışlar,kullanım ücreti 7 euro.Bulunduğum teras fazlasıyla Roma manzarasına hakimdi, turist kazığı   yememek için çıkmadım.Sonradan keşke çıksaymışım dedim tabi ama  bu keşkenin manzarayla alakası yok.Öyleyse neden keşke dedim?Ön taraftaki merdivenlerden inerken bir adam benden fotoğrafını çekmemi istedi.Yalnız gezenin halinden anlarım,tamam dedim çektim.Hemen muhabbete başladı.Nerelisin,yalnız mı geziyorsun,nasıl geldin vs.Kendisi Pakistanlıymış,"aa türksün yani müslümansın" tepkisi kaçınılmaz zaten.Baktım uzatmaya çalışıyor ,Serkan ile buluşacağım yalanına sığındım,arkama bakmadan kaçtım.Piazza Venezia'ya çıktım.Hangi tarafa gitsem acaba derken aynı adam yine karşımda.Tırstım ,onu gördüğüm anda gidiyorum ben acelem var dedim.Dur biraz kahve içelim dedi.Be adam acelem var gidiyorum diye kıvrandım resmen.O sırada son bomba geldi.Sen müslümansın ben de,sen yalnızsın ben de,benimle evlenir misin?!!!Korkumdan sadece yok teşekkür ederim gitmem lazım diyebildim.Sonrasında elbette kaçıyorum,ama ne kaçmak!Acaba takip ediyor mudur korkusuyla iki saat boyunca sokak sokak dolaştım,kalabalığa karıştım,ilgimi çeksin çekmesin gördüğüm tüm mağazalara girdim.(Ahh ben neden binmedim o lanet olasıca asansöre?)En sonunda sıkıldım otele gittim.Fena yorulmuşum yatağa attım kendimi ,sızdım kaldım.1 saat sonra uyandım,yaşadığım korkuyu uykuyla  beraber atmışım,hazırlanıp sokağa çıktım.Hedef Trevi'de gördüğüm Mcdonald's 'a gidip akşam yemeğini ucuza getirmek.Giderken bir pasaj dikkatimi çekti içinden geçerken fotoğraflarını çektim.


Fotoğraf çekerken başka birinin dikkatini çekmiş olmalıyım ki takım elbiseli, sarışın,top sakallı ,otuzbeş yaşlarında bir adam -nereden çıktı bilmiyorum- benimle konuşmaya başladı.Aramızda İtalya,Roma,Türkiye; nasıldır,nedir,ne değildir genel başlıkları altında kısa bir muhabbet geçti.Mutlaka görmem gereken birkaç yer söyledi.Gündüz yaşadığım kötü tecrübe sonrasında mümkün olduğunca kısa kesip uzaklaşmak istediğim için mevzuyu fazla uzatamadı.Sonunda çok yoğunsun,geziyorsun fakat istersen yemekten sonra bir şeyler içebiliriz dedi.Pakistanlı adama korkudan teşekkür edip kaçan ben,bu adamcağıza hayır deyip arkasını döndü ve hemen Mcdonald's a girdi.-Sonradan düşündüm , adam fazla nazikti en azından teşekkür edip kaçmayı hak etmişti :) -
Mcdonald's'da mozzarillo adında bir hamburger yedim.Ekmeğin dışı fesleğenle kaplanmış,içinde hamburger köftesi ve mozarella peyniri vardı.Yeme de yanında yat kıvamında.Kalan tüm günlerimi bunu yiyerek geçirebilirim.
Karnımı doyurup mutlu mesut Hard Rock Cafe'ye gittim.İçerisi çok kalabalıktı.Butik bölümünü gezdim ve çıktım.
Canım bir şeyler içmek istedi.Bir hayli dolaştım,otele yakın bir yer aradım.Kaldığım yer Trevi'nin dibinde olunca, oturup içki içebileceğim mekanlar pahalı oluyor.Sokağın başında fiyatları uygun bir bar buldum ama içeride sadece erkekler olduğu için girmeyi aklımdan bile geçirmedim.Biraz daha dolaştım,ayaklarım yamuldu artık zira sabahtan beri durmadan yürüyorum,el insaf!En sonunda Trevi'ye yine çok yakın bir yer buldum.Adı Taverne idi. 1/2 lt. şarap 8 euro,bu bölge için fiyat gayet uygun.
Üşüyene kadar dışarıda oturdum.Aşk Çeşmesi'nin ihtişamına yakışır coşkulu sesini dinledim,her zamanki gibi geleni geçeni izledim.




Çok fazla üşüyünce dayanamadım içeri girdim.İç mekanın tavan süslemeleri çok hoştu.







Önüme haritayı açtım,şarabımı içerken yarın Vatikan'a ve sonrasında nerelere nasıl gideceğimi belirledim.
şarap bitince günün yorgunluğunu atmış,hafif mayışmış vaziyette otele döndüm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder