20 Eylül 2012 Perşembe

6.Gün : Floransa'yı Bisikletle Keşfetmek

(15:15)
Bu sabah biraz tembellik yapıp 8:30'da kalktım.Kahvaltıya gittiğimde saat 9:00'u geçiyordu.Saat 10:00'a doğru nihayet dışarı çıkabildim.Zamanla bir alıp veremediğim varmış gibi kendisiyle sürekli kovalıyoruz birbirimizi , anlamadım gitti.
Bugünkü planım duomonun tepesine çıkıp sonrasında bisiklet kiralayarak haritada gösterilen her yeri dolaşmak  zira kalan vaktimde yürüyerek bu şehri bitirmem artık mümkün değil.
Hostelden çıkınca önce pil almam lazımdı.Bizdeki milyoncular gibi dükkanlar var,satılan her şey aynı;satılan her ürün en ucuzundan Çin malı ve 1 €!Yolumun üzerinde bulunan birinden dört adet kodak pili 1 € verip alınca sevindim tabi.Ama duomoya girip üç-beş fotoğraf çektikten sonra makine çalışmaz hale gelince sinirden küplere binmiş bir şekilde dışarı çıktım.Gelirken önünden geçtiğim bir dükkanın vitrininde duracell 3,99 € yazısını gördüğümü anımsadım ve vakit kaybetmeden gittim aldım.Tekrar duomoya döndüm.Bu sefer dön dolaş girişi bulamıyorum.Arka tarafta bir köşedeymiş gözümden kaçmış.8 € bayılıp girdim.Çık çık bitmiyor!463 basamak,hem de iki insanın yan yana geçemeyeceği kadar dar ve dik.
Spiral şeklinde olduğu için döne döne başım döndü sersemledim çıkana kadar.Ve sonunda zirvedeyim.Ne yapılır?Fotoğraf çekilip manzara izlenir,tabi insanlardan fırsat bulabildikçe...Kaldığım hostelin yerini tespit etmeye çalıştım;geçtiğim sokaklar,gittiğim mekanlar...Hepsine tepeden baktım sanki geçmişe bakıp da hatıraları canlandırır gibiydi.Bir şehre tepeden bakmanın en eğlenceli yanı...Seni artık tanıyorum,çoğu ayrıntında benim de bir izim var diyebilmek için ilk günden çıkmamak lazım duomoya.Haydi bakalım bu da benden küçük bir tavsiye olsun.

Saat 12:00'ye geliyordu ki bisikletçiye gidip en geç 12:00'de kiralamam gerektiği aklıma geldi.Çünkü dün edindiğim bilgiye göre bisikletçi 17:00'de kapanıyor, beş saatlik kiralamam için en geç 12:00'de orada olmam gerekiyordu.Toparlanıp duomodan çıktım zaten birbirine çok uzak olan yerler değildi fakat o kadar basamak çıkıp inince bacaklarım inanılmaz şekilde titrediği için yürümekte oldukça zorlandım..Bir adım atarken diğerini atamayacağımdan korktum resmen.Neyse ki saat tam 12:00'yi gösterdiğinde bisikletimi kiraladım.Çocuklar gibi şenim,kanat taktım uçuyorum.Haritayı açtım görülmesi gereken her yeri işaretledim ,rotamı belirledim.İstasyonun batı tarafından başlayıp birkaç yer görüp Arno Nehri üzerindeki birbirinden güzel köprülerden birini kullanarak karşıya geçtim.Hava güneşli ve sıcaktı montumu çantamdan hiç çıkarmadım.Hoşuma giden,beni kendine çeken her sokağa girdim diğerine geçtim.Yürümediğim için çok mutluyum her sokak benim :)

Saat 14:30 oldu acıktım doğal olarak.Tam da bu sırada Piazza Di Pitti'ye çıktım.Piazza Di Pitti;adından da anlaşılacağı üzere Palazzo Pitti'nin ön tarafında yer alıyor.Medici görkemini yansitan saraylardan biri Palazzo Pitti.Giordino di boboli adlı muazzam bahçe de bu sarayda bulunuyor. Ayrıca bünyesinde pek çok müze de barindirir ki şu cümleleri yazarken içim epey bir sızladı.Vaktim çok fazla olmadığı için -özellikle giordino di boboli- göremedim :( Floransa'ya tekrar gelme sebebim olarak bir kenarda kaldı malesef.
Sarayın önünden caddeye doğru eğimli olan meydanda  güneşi gören insanlar serilmişler,görüntü pek hoşuma gitti.Görür görmez yemeğimi burada yemeliyim dedim.
Bisikletimi meydanın karşısındaki park yerine kilitledim.Via Roma üzerinde yiyecek bir şeyler aramaya başladım.Biraz yürüdükten sonra sadece panini ve pizza yapan bir yer buldum.Çeşitli ekmekler,salatalar, soslar ve peynirlerden seçip damak tadına göre yaptırıyorsun,tam benlik.Susamlı yuvarlak ekmeğin içine dünyanın en muhteşem lezzeti pesto sos,mantar ,yeşil zeytin seçtim,sıra peynire gelince listenin karşısında afallayıp kaldım.Smoked tatları çok sevdiğim için smoked provolanın ne olduğunu bilmesem de atladım hemen(süpermiş,şiddetle tavsiye edilir).Paninim hazırlandıktan sonra yan taraftaki makineden içecek alıp meydanın en güzel yerine yayıldım.Pesto sosuna taparak paniniyi yalayıp yuttum,fotoğraf çektim,uzanıp güneşlendim,defterime sabahtan beri yaptıklarımı yazdım falan filan...Saat 15:30 olmuş.Bir buçuk saatim kaldı.Toparlanıp kaldığım yerden devam etmem lazım.Nehrin diğer tarafına geçip rotamı tamamlayacağım. 














(22:00)
Kalan bir buçuk saatimi karşı tarafa geçip tren istasyonuna doğru bir yay çizecek şekilde yolumun üzerindeki tüm noktaları gezerek geçirdim.
Saat henüz 17:00 olmadan bisikletçiye ulaştım,teslim ettim.






Sıradaki son durak Michelangelo Tepesi.Floransa'nın en muazzam manzarasına sahip özellikle günbatımı ve de sokak müzisyenleriyle ünlü bir yer.
Burada bulunduğum süre zarfında defalarca istasyonu kullandığım için 13 numaralı otobüslerin üzerinde Michelangelo yazdığını görmüştüm.Emin olmak ve hangi yöne giden araca binmem gerektiğini öğrenmek için bisikleti kiraladığım adama sordum.Adam ingilizce bilmiyordu ama Michelangelo kelimesini duyunca anladı,hemen önümüzdeki durakta bekleyen otobüsü gösterdi.Tamam biliyorum ama Roma ve Pisa'daki gibi biletsiz binebilecek miyim kısmından kuşkulandığım için otobüse binmeye çekindim.Bileti nereden alabilirim nasıl binerim diye soruyorum adam İtalyanca anlatmaya çalışıyor ısrarla.Baktım anlaşamıyoruz başkasına sormak üzere yanından ayrıldım.İstasyonun içindeki danışmaya yöneldiğimi görünce adam arkamdan koşup yanıma geldi.Kolumdan tutup otobüse götürdü.Şoför yerinde yoktu gitti aradı buldu ,durumumu anlattı,beni otobüse bindirdi.Şoföre 2 € verip bilet aldım.Görevini başarıyla tamamlamanın verdiği haklı gururla gülümseyerek işinin başına dönmek üzere yanımdan ayrıldı.

Floransa'da da diğerlerinde olduğu gibi bilet almadan otobüse binsem olurmuş ,acemiliğime denk geldi.Otuz dakika süren yolculuğun ardından tepedeydim.Manzara gerçekten müthişti,zamanlamam da öyle...Tam güneş batmak   üzereyken tepeye ulaşmıştım.Floransa'nın en güzel manzarasına hakim olan noktaya amfi tiyatro şeklinde basamaklar yapmışlar.Bir kadın kendi çapında konser veriyordu.Basamaklar çok kalabalıktı.Bir yer bulup oturdum.
.
Manzarayı doyasıya izledim.Dakikalar geçtikçe şehrin renkten renge büründüğüne şahit olmak çok güzeldi,hem de kadife sesli bir kadının söylediği şarkılar eşliğinde hayallere dalarak...Bir kere daha zor da olsa bu kararı alıp tek başıma bu yolculuğa çıktığım için kocaman bir aferin dedim kendime.

Hava iyice karardı,üşütmeye başladı bir yandan açlık da baş gösterince tekrar otobüse bindim ama bu sefer bilet almadan.İstasyonda indim yarın için Siena'ya gidiş-dönüş bilet aldım.

Hostelde akşam yemeğini yedikten sonra tekrar istasyona gittim.Buradan Venedik'e,aynı günün akşamı için Milano'ya gidiş bileti aldım.Böylelikle İtalya'daki tren biletlerimi tamamlamış oldum.Bir gece daha Floransa'da kalacağım.Eğer dün gece bu kararı vermiş olsaydım Venedik biletimi 10 € daha ucuz alacaktım.
Bilet işlerimi hallettikten sonra hostelin çevresinde biraz dolandım.Oturup bir şeyler içecek mekan aradım ama yalnız olduğum için kafama göre bir yer bulamadım.Hostele döndüm mecburen.Bir bira aldım bahçeye çıktım tek başıma oturuyorum.Günün kalan kısmını deftere yazmadığım aklıma gelince gidip odadan defterimi aldım oturduğum yere geri döndüm.Bu geceyi ve bu boş zamanımı yazarak değerlendirmek de güzel!
Yarın yine yollarda olacağım,Siena'yı çok merak ediyorum.Sabah erken kalkacağım için bu gece erken yatmam gerekecek.Haydi iyi geceler :)